12.09.2020 10:22:51

Aynur YAVUZ

12 Eylül 1980. Cuma sabahı saat 03:59
Türkiye güne Tankların palet sesi ve askerlerin bot sesleri ile uyandı. 
Eylül ayı sanki beraberinde sert  rüzgarları da getirmiş, ağaçların yaprakları hazan, hüzün mevsimine erken girip sararıp dökülmeye başlamıştı. 

 

Tarih 12 Eylül 1980’i saat 03.00’ü gösterdiğinde, tanklar şehirlerde gezmeye başladığında bu aynı zamanda yeni bir dönemi işaret ediyordu. 
12 Eylül 1980 sabahından sonra hiçbirşey eskisi gibi olmayacaktı, olmadı da…

 

12 Eylül  saat 03.59'da Türkiye radyoları (TRT) İstiklal Marşı'nın çalınmasıyla birlikte yayına geçti. Daha sonra anons yapılmadan Harbiye Marşı çalındı. Marşın bitiminde Genelkurmay ve Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Kenan Evren imzasıyla yayınlanan Milli Güvenlik Konseyi'nin bir numaralı bildirisi okunmaya başlandı. Bu bildiriyi 5 bildiri daha izledi.

 

Demokrasiye son düdük çalınmıştı. Titizlikle aylar öncesinden planlanan  12 Eylül darbesi sahneye konulmuştu. 
İlmek ilmek işlenmiş, darbenin zemini aylar, hatta yıllar öncesinden hazırlanmıştı. 
Ülkede siyasi kriz hiç bitmiyor ardı ardına gelen kısa süreli koalisyonlar ve güven oyu alamayan hükümetleri, Cumhurbaşkanlığı seçimi ülkeyi canından bezdiriyordu. 

 

Ülkede istikrar sağlanamıyor, hükümet, hergün gelen zamlarla, faili meçhul cinayetlerle anarşi ve terör olayları ile başa çıkmakta yetersiz kalıyordu. 
Ülkede hergün 15-20 kişi cinayete kurban gidiyor, anarşi ve terör ülkeyi kasıp kavuruyordu. 
Artık kardeş kardeşe, komşu komşuya düşman olmuştu. 
Alevi, Sünni mezhep kavgası ateşlenmiş, Çorum olayları, Maraş olayları patlak vermişti. 
Halk Sağcı, solcu diye kutuplaştırılmış, Eğitim kurumları, hatta Emniyet mensupları bile bu kutuplaşmadan nasibini almış, ikiye ayrılıp kendi sendikalarını kurmuşlardı. 


Eğitim-der, Eğitim-bir, Pol-der, Pol-bir gibi isimlerle halka hizmet vermek yerine mensub oldukları ideolojilerine hizmet etmekteydiler. 

Türkiye kısa sürede darbe söylemleri, anarşi, terör eylemleri ve muhtıralarla uçurumun eşiğine getirildi. 
Yapılan kusursuz plan tıkır tıkır işliyordu. 


12 Eylül saat 03:59 da Milletin iradesine savaş açan, Milletin iradesini yok sayan demokrasi düşmanı cuntacı askerler radyodan demokrasiyi rafa kaldırdıklarını, yönetime el koyduklarını ilan ediyorlardı tüm Türkiye'ye. 
Türk demokrasisi tarihinde yıllarca kapanmayacak olan derin yaralar alıyordu. 

 

12 Eylül darbesinden sonra hergün işlenen cinayetler, anarşi, ve terör, insan hayatına mal olan katliamlar bıçak gibi birden kesildi. 
Evren’in “Şartların olgunlaşmasını bekledik!” sözü tarihe geçti.
Evet şartlar olgunlaşmış, kardeş kardeşe, akraba akrabaya, alevi sünniye, Sünni aleviye, Türk, Kürt'e, Kürt Türk'e düşman olmuştu. 
Beklenen kurtarıcı! da gelmişti. 
Ülkeye huzur! gelmişti. Anarşi son bulmuştu. 

 

Yanlız bilmedikleri bir şey vardı. 
HUZUR getirdik DİYENLER, aslında halk'a  yıllarca sürecek olan, korku, endişe, kan, gözyaşı getirmişlerdi. 

 

TBMM kapatıldı, 1961 Anayasası ortadan kaldırıldı. Ülke 13 sıkıyönetim bölgesine ayrıldı. 13 general sıkıyönetim komutanı olarak atandı. Belediye başkanlıklarına askerler getirildi. Darbenin ardından geçen 3 yıl içinde önemli kanunların tamamına yakını değiştirildi ve askeri yönetimin belirlediği Danışma Meclisi tarafından hazırlanan 1982 Anayasası, yapılan "güdümlü" referandumla yüzde 92'lik "Evet" oyu aldı.

 

"Asmayalım da besleyelim mi?"

Yönetime el koyan cuntacı askerler, acısı yıllarca sürecek idamların kararını da verdi.

"Bir sağdan, bir soldan asın" 

 

Darbeden sonra ilk idamlar, 9 Ekim 1980 tarihinde gerçekleşti.
İlk olarak sol görüşlü Necdet Adalı, ardından ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu idam edildi.
Darbe öncesinde bir askeri inzibat erini öldürdüğü gerekçesiyle hüküm giyen 17 yaşındaki Erdal Eren, 19 Mart 1980'ta idama mahkum edildi.


Darbeci Kenan Evren'in 17 yaşında astırdığı Erdal Eren için söylediği "Asmayalım da besleyelim mi?" sözü ise yıllarca unutulmadı.
Yargıtay tarafından Eren'in idam kararı, iki kere iptal edilmesine rağmen, Milli Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan kararla ve yaşı büyütülerek 13 Aralık 1980'de Ankara Merkez Ulucanlar Cezaevi'nde infaz edildi.

 

Milyonların hayatı etkilendi

Milyonlarca kişinin hayatını etkileyen kararların altına imza atan askeri yönetim yıllar sürecek travmalara neden oldu.
Darbe sürecinde 650 bin kişi gözaltına alındı, açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, 7 binden fazla kişi için de idam cezası istendi. Bunlardan 517 kişiye idam kararı verilirken kararların 50'si uygulandı.

 

12 EYLÜL tarihe düşen kara leke 

Hiç unutmayın ki Eylül, bu ülkenin iyi insanları için kasvetli bir mevsimin; yani hazanın başlangıcıdır.

 

Bugün 12 Eylül 2020…
1 milyon 683 bin kişinin fişlendiği, 650 bin kişinin gözaltına alındığı 50 kişinin asıldığı 171 kişinin işkencede öldüğü, 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendiği Türkiye’nin bu en karanlık sayfasının üzerinden 40 yıl geçti..
O yıl doğanlar bugün 40 yaşında. 
Oynanan oyunların farkında olmadan darbecileri kurtarıcı gibi görüp onun adını çocuklarına, torunlarına verenler!
Yıllar sonra ne düşünüyorlar acaba.
Bugün 40 yaşında olan çocuklar isimlerinin yükü altında ezilip  ebeveynlerinden hesap soruyorlar mı acaba? 

 

En kötü demokrasi en iyi darbe idaresinden daha evladır.

Ne Sizleri, Ne De Eylülleri Unuttuk.. !

Selam ve dua ile 


Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.