31.03.2020 15:09:36

Aynur YAVUZ

Trt'de her akşam yayınlanan seksenler dizisini çok seviyorum. 
Dizide "gün gelecek" diye başlayan ve günümüzü anlatan 46 lık Basri bana  rahmetli annemi hatırlatıyor. 


46'lık Basri! 
Annem! ne alaka dediğinizi duyar gibiyim. 


Hemen anlatayım. 
Çocukluğumda Nisan ayı ile birlikte bizim tarla işlerimizde başlardı. 


Tütün fidelerini ekmek için toprak kazılır, evlekler hazırlanır, tohum serpilirdi.
Bir, birbuçuk ay tütün tohumları her sabah sulanır yabani otlardan temizlenirdi. 


Haziran ayı geldiğinde fidelikten fideler sabahın serinliğinde sökülür, dikmek için tarlaya gidilir gün batana kadar tarlada tütün dikilirdi.
Dikim işlemi biter, çapa ardından, Temmuz, Ağustos gibi Tütün kırma işlemi başlardı.

 

İlk dini bilgilerimizi yazları, Tütün kırarken, tütün dizerken annemden, kışları sobanın dibinde camii hocası olan dedemden öğrendim. 
İslam'ın şartını, imanın şartını, cenneti, cehennemi, haramı, helali dedem ve annem anlattı bizlere.

 

Sabah namazında gidilen Tütün tarlasında uykumuz gelmemesi için annem hikayeler anlatır, kulaktan dolma öğrendiği dini bilgileri bize aktarır, sureleri öğretmek için tekrar yaptırarak büyük gayret sarfederdi.


Seksenlerde ki 46 Basri gibi "Gün gelecek" diye başlayan sohbetlerine, bizde" yok artık! o kadar da değil" diyerek hem şaşırıp, hem de tepkimizi koyardık. 


Rahmetli annem "gün gelecek evde borusu olmayan sobalar olacak" derdi mesela.. 
Borusuz soba!? 


Peki dumanı nereye gidecek diye küçücük beynimle tehayül etmeye çalışır bir türlü edemezdim. 
Radyonun içinde konuşan adamları gün gelecek evimizin ortasında  göreceğiz derdi de bende annem delirdi mi? acaba diye düşünürdüm. Bizlere oyun gibi gelirdi bu tarz sohbetler.. 


En çokta Yecüc Mecüc'ü anlatırken korkardım. 
Rahmetli annem ecüc, mecüc derdi onlara. 
Yıllarca hafızamda ecüc, mecüc olarak kaldılar.


Kıyamet alametlerini anlatırken "Ecüc, Mecüc çıkıp gelecek insanların bir kısmını kandıracak peşinden gidenler evlerine birdaha dönemeyecek, evlerinde kalanlar selamete kavuşacaklar" derdi. 
Yaşadığımız şu günlere baktığımda annem tıpkı 46 lık Basri gibi yetmişli yıllarda Korona virüsünü anlatmış sanki. 

 

Yecüc, Mecüc dünyaya zuhur etti mi? bilemem. 
Bildiğim birşey var ise oda Yecüc, Mecüc nefislerimiz oldu.
Heva, heves ve arzularının peşinden bilinmeze doğru sürükledi insanlığı. Maneviyat çöktü. 
İsraf had safaya ulaştı.


Faiz, zina, rüşvet ayyuka çıktı. Çoğumuz Dünya'ya ne için geldiğini unuttu.
Bu Dünya'da ebedi kalacakmış gibi Dünya'nın meşakkatleri ile oyalandı.
Ölümü, ahireti, hesap gününü unutup, kul hakkı yedi.


Yetimi kayırmadı, mazlumun yanında ol(a)madı. 
Korona'dan dolayı sıkıntılı günler yaşıyoruz.
Bu sıkıntıyı sadece Türkiye değil, aynı zamanda Dünya'da ki tüm ülkeler yaşıyor. 

 

Sokaklar tehlikeli, mikrop kapma korkusu ile evlere kapandık. 
Korona virüsü Yecüc, Mecüc kadar tehlikeli.
Zengin, fakir, genç, ihtiyar ayırmıyor. Evde kalın uyarılarına uymayanların, önlem almayanların taaa ciğerlerine yapışıyor. 
Evde kalarak mikropdan korunmaya çalışıyor iken annemi rahmetle yad edip, yetmişli yıllarda anlattıklarının 2020 yılında gerçekleştiğini şaşkınlıkla ve hayretle yaşıyorum. 


Yine anneciğimin "gün gelecek mezarlığa gidip, mezarda yatan ölülere, toprağın altı üstünden daha hayırlı, siz kalkın da biz yatalım diyeceğimiz günler gelecek" dediğini hatırlıyor ve o günlerin gelmemesi için Rabbime dua ediyorum. 


Selam ve dua ile 


Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.