15.01.2019 12:52:54

Mehmet UZUN

Yetmişli yıllardı babam Akçansa çimento fabrikasında işçiydi. Beni köyden babamın yanına yolladı rahmetli annem komşu bir ağabeyimizle.

Erzurum- İstanbul arası sanki dünyanın öbür ucu gibi geliyordu bana. Çünkü babamı  özlemiştim, babamı görecektim…

Gecenin bir vakti fabrikaya geldik, fabrikada işçilerin kaldığı bir koğuş vardı.İçeri girdik. Bir çoğu bizim köylü ve akrabamdı.

Gözlerim babamı aradı görememiştim. Sordum oradakilere, babam nerede ? Baban burda değil  üç km ileride taş ocağı var oradaki koğuşta kalıyor ,sabah seni onun yanına göndeririz dediler.

Bir türlü sabahı edemedim .Sabah oldu beni bir taş arabasına bindirip tembih ettiler şöföre; Bu çocuğu Cemal dayıya teslim et ,bu onun oğlu. Kamyona bindim taş ocağına doğru gidiyoruz .Fazla geçmeden taş ocağına vardık.Etrafta iş makinaları bir gürültü patırtı var sormayın .Yine sordum oradakilere babam nerede.?

  Oradaki bir adam eliyle biraz ilerideki dağın eteğinde açılmış olan bir büyükçe deliği göstererek, baban o delikte dedi. Şaşırmıştım belliki benimle dalga geçiyorlar diye düşündüm. Baktım adam gayet ciddi o deliğe doğru yürüdüm delikten içeri bir kaç adım atmıştım ki orada elinde bir taş kırıcı makineyle bir adam vardı.

Ama terden yüzündeki tozlar çamur olmuş ilk bakışta tanıyamadım bana doğru döndü babamdı. Deliğin dışına çıktık sarıldık ben ağlıyordum babamın o haline …Çamur bir heykel gibiydi. Mesaisinin bitmesini oradaki taşların üzerine oturarak bekledim .Babamın mesaisi bitti el ele verip oradan ayrıldık.

Neyse kısa bir zaman sonra babam beni Büyükçekmece de bir marangozun yanına çırak verdi .Artık bende çalışıyordum babamın yüzünde ter ve çamur benim yüzümde toz ve talaş vardı ikimizin yüzü de temiz değildi alnımız ne kadar ak olursa olsun.

Bir zaman sonra bir pazar günü Büyükçekmece sahilde dolaşıyordum mevsim yazdı. Eskiler bilir o yıllarda sahilde ev filan yoktu boş bir tarla ve kumluktu sadece bir iki yerde özel plajlar vardı. Bunlardan biriside çimento fabrikasının etrafı tel örgülerle kapalı bir plajıydı.

Kapıda kara mera bir adam vardı bekçiymiş ben kapıdan içeri plaja girmeye karar verdim ve girmek üzereyken Bekçi kolumdan tutup, nereye dedi. Plaja dedim . Neden dedi ,dedim benim babamda çimentoda çalışıyor. Kara adam neresinde    çalışıyor , dedi taş ocağında dedim.

Kara adam kaşlarını çattı ufaktan da bana bir küfür edip hadi lan dedi burası çimentonun personeline ait kıçıma bir tekme vurup beni kovdu.Biraz ileride bir taşın üzerine oturup ağlamaya başladım .Ve o çocuk halimle neden diyordum en zor işi babam yapıyor ve babama ve bana plaj yasak kendi kendime kahrediyordum.

Neyse köprünün altından epeyce su akmış olmalı ki ben Tepecik Belediyesinde Belediye Meclis üyesi olmuşum.Bir gün mecliste oylanması için bir gündem geldi. Konu Çimento fabrikasının enerji artırımı idi .Yani 5 km uzaktan gelen hattın gücü artırılıp dışarıdan yani direklerle taşınması için belediye onayı gerekiyordu.

Bu konuda biraz bilgim vardı bu açıktan gelen enerjinin çevreye bir radyoaktif etkisi oluyormuş kısır kanser gibi vakalar olma ihtimali yüksekmiş yakınlarında oturanların. Ben mecliste, hayır ben onay vermiyorum dedim.

Onayda üyelerin çoğunluğunun evet demesi gerekiyormuş ve meclisten geçmedi.

Başkan bir komisyon kurdu bende içindeyim çimento fabrikasının yetkilerine bir kaç gün sonraya davet yolladı gelsinler Mehmet Uzun’a izah edip anlatsınlar bu projelerini bir hafta sonra çimentonun yetkilileri geldiler… Tam sekiz kişi Genel Müdür vs  bir sürü insan…  Toplantı salonuna geçtik ben ve başka bir arkadaşım masanın bir tarafında o gelenler de öbür tarafında.

Fabrikanın genel müdürü ayağa kalktı ceketini ilikledi belli ki beni tarif etmişler Mehmet Bey siz misiniz, evet efendim dedim.İşte şu bakanlık bu bakanlık fizibilite raporlar cek cak beni ikna etme derdindeydi.Dedim efendim ben çimento fabrikasına karşı değilim oradan ekmek yiyoruz yıllardır da yedik babam oradan emekli oldu Hatta ev yaptık sizler çimento konusunda babama yardımcı oldunuz.

Ama ben bu vebale ortak olamam.O süre zarfında Boğaziçi üniversitesinin bir raporunu buldum kanser  kısır olabilme ihtimali çok yüksekmiş o hattın yakınında oturanlar için. Neyse , kalkıp gittiler.Bir kaç gün sonra aynı gündemi oylamak için toplandık 11 kişi toplam Belediye Meclis Üyemiz vardı.O oylamada sadece ben çekimser oy kullandım.Hala o tutanak elimdedir.

Daha sonra birden aklıma o bekçi geldi, düşündüm demek ki beni bu gün şair yapan gazeteci yapan siyasetçi yapan o bekçinin küfürü yada tekmesiydi… Sayın Cumhur Başkanımızın sık sık dediği gibi ; “neredenn nereye”... Başınızı ağrıttım kusuruma bakmayın.

Sağlıcakla kalın                                           

 


Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.