31.05.2020 18:22:14

Ahmet ARSLAN

“Her kula helâl, Müslümana haram!"

 

Vaktiyle Bursa’ da bir Müslüman, 
muhitte çeşme yaptırmış ve başına bir kitabe eklemiş: 
“Her kula helâl, Müslüman’a haram!”

 

Bursa başkent,tabii Osmanlı karışmış, bu nasıl fitnedir diye…

Gitmişler kadıya şikâyete, 
adam yakalanıp yaka-paça huzura getirilmiş. 
“Bu nasıl fitnedir, dini İslâm, ahalisi Müslüman olan koca devlette sen kalk, 
hayrattır, sebildir diye çeşme yap, 
ama suyunu Müslüman’a yasakla! 
Olacak iş midir, nedir sebebi, aklını mı yitirdin?” diye çıkışmışlar adama. 

 

Adam: “Müsaade buyurun, sebebi vardır, 
lâkin ispat ister, delil şarttır…"
dedikçe kadı kızmış:
“Ne delili, ne ispatı? Sen fitne çıkardın, 
Müslüman ahalinin huzurunu kaçırdın, 
katlin vaciptir!” demiş. 

 

Demiş ama bir yandan da merak edermiş:
“Nedir gerekçen?” diye sormuş. 

 

Adam: “Bir tek Sultan’a derim…” diye cevap verince, ortalık yine karışmış. 

Söz Sultan’a gitmiş,
 adam yaka paça saraya götürülmüş. 
Padişah da sinirlenmiş ama diğer yandan o da meraklanmış:

 

Padişah:“De bakalım ne diyeceksen. 
Bu nasıl iştir ki, hem çeşmeyi yaparsın, 
hem de her kula helâl, 
Müslüman’a haram yazarsın?” 

Adam, başı önünde konuşur:
“Delilim vardır, lâkin ispat ister.”
Padişah :“Ya dediğin gibi sağlam değilse delilin?”

 

Adam: “O zaman boynum, hükme kıldan incedir Sultanım…”

 Adam: herhangi bir havradan
 (sinagog) rastgele bir hahamı izahsız yaka-paça tutuklayın,
 bir hafta tutun. Bakın neler olacak…” 

 

Dediği yapılmış adamın.
Bütün azınlıklar bir olmuş, 
başlarında Museviler, “Ne oluyor, 
bu ne zulüm? 
Bizim din adamımıza biz kefiliz, 
ne gerekirse söyleyin yapalım, 
o masumdur, gerekirse kefalet ödeyelim…” 
Çevre ülkelerden bile elçiler gelmiş, 
elçiler mektup üstüne mektup getirmiş. 

 

Bir hafta dolunca, 
Adam: “Sultanım, artık bırakmak zamanıdır” demiş. Haham bırakılmış, azınlıklar mutlu, 
bu sefer Sultan’a teşekkürler, hediyeler.

 

Adam “Aynı işi herhangi bir kiliseden herhangi bir papaz için yaptırınız Sultanım” demiş.

Aynı şekilde bir papaz derdest edilip yaka-paça alınmış. 
Pazar ayininden ve aynı tepkiler artarak devam etmiş. 

 

Haftası dolunca da serbest bırakılmış. 
Mutluluk ve sevinç gösterileri daha bir fazlalaşmış, teşekkürler, şükranlar… 
Din adamlarına kavuşmanın mutluluğuyla daha bir sarılmışlar birbirlerine… 

 

Sultan:
“Bitti mi?” demiş adama.
“Sultanım son bir iş kaldı, sonra hüküm zamanıdır izninizle” demiş.

“Efendim, payitahtımız Bursa’nın en sevilen âlimini alınız minberinden…” Adamın dediğini yapmışlar, 
Ulucami imamını Cuma hutbesinin ortasında almışlar, yaka-paça götürmüşler.

 

Bir Allah’ın kulu çıkıp da, “ne oluyor, siz ne yapıyorsunuz? Hiç olmazsa vaazı bitene kadar bekleseydiniz,”gibi tek bir kelâm etmemiş, 
imamın peşinden giden, arayan-soran olmamış… 

 

Geçmiş bir hafta, “Nerde imam?”diye gelen-giden yok! 
Halk hâlinden memnun, başlamış bir dedikodu, o geçen hafta tutuklanan koca âlim için:

 

“Biz de onu adam bilmiş, hoca bellemiştik…”
“Kim bilir ne suç etti de, tevkif edildi!”

Padişah, kadı ve adam izliyorlarmış olup-bitenleri. 

Sonunda Padişah çeşmeyi yaptırana sormuş:
“Eee, ne olacak şimdi? 
Adam: “Bırakma zamanıdır. Bir de özür dileyip helâllik almak lâzımdır hocadan.” 

 

“Haklısın” demiş padişah, denilenin yapılması için emir buyurmuş ve adama dönmüş. 

Adam başı önünde konuşmuş:

“Ey büyük Sultanım, siz irade buyurunuz lütfen, böyle Müslümanlara su helâl edilir mi?”
Sultan acı acı tebessüm etmiş:
“Hava bile haram, hava bile!” demiş...

 

Şimdi gelelim asıl konumuza. 
Yıllardır Diyarbakır ulu camii önünde hayatını islamı ve kuranı anlatmaya adayan bir çoğumuzun Ramazan hoca olarak bildiği ve sevdiği kişi maalesef birkaç gün önce tımarhaneye kapatıldı.

 

Bunun sebebi ise Müslüman lar için kutsal 5.haremi şerif olarak bilinen Diyarbakır ulu camii'ye gelen bazı geçlerin, uygunsuz davranışlarından dolayı, kendilerini nezaketli bir şekilde ikaz etmesi üzerine yapılan şikayetler imiş.

 

Anlayacağınız diğer inançların mabedleri olan kiliselere gösterilen hassasiyeti ve saygıyı ulu camii'ye gösterilmesini istemesi imiş. 

Kuranı ve islamı anlatırken nefislere göre fetva vermediği, İçini düzeltmekten dışını düzeltmeye fırsat bulamadığı için dış görünüşüne bakarak bazılarımız çok abartıyor, bazılarımızda zaten deli demeye başlamıştık bile.

 

Bazılarımız ise,daha önce Filistin de, Miammar da, Arakan'da müslümanlara yapılan bir çok zülme gösterdiğimiz gibi; yine sıcak koltuklarımızda oturduğumuz yerde sadece kınadık.

 

Oysa hepimiz iyi biliyoruz ki; Harekette birlik olmadığı sürece fikirdeki birliğin hiçbir kıymeti yoktur!!

 

Aman haa ben Müslümanların başına gelen deprem sel ve felaketler gibi bir çok musibetlerin sebebi acaba mı? demedim..!!


Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.