18.01.2022 11:14:43

Neslihan SOYHAN MİCAN

Son yıllarda gündemin hızına yetişebilmek, dört bir yandan  üstümüze yağan genelde olumsuz bilgi sağanağıyla baş edebilmek, ülkemizin ve tabii içinde yaşadığımız dünyanın nereye evrildiğini kestirebilmek ve isabetli yorum üretebilmek  bir hayli güçleşti..

 

Zira sınırlı aklımız, algımız, beyin ve iletişimden sorumlu sinir yapımız, bilumum duyularımız, hasılı insan olarak potansiyel fıtratımız; hiçbir süzekten geçmeden yazılı/görsel basın, medya, sosyal medya, telefona düşen mesajlar vs. aracılığıyla vücut hanemize ulaşan ve gece gündüz kesintisiz maruz kaldığımız bunca bilgiyi, haberi, görseli, duyumu, yorumu kaldırabilecek, sağlıklı yorumlayabilecek, tolere edebilecek, ayrıştırabilecek ve istifleyebilecek yapıda değil..

 

 

Eğer haberde, görselde, izlekte kendimizce pozitif bir seçicilik yapmaz isek bu iletişim bombardımanında bozuk radyo istasyonu gibi hepimizin cızır cızır cızırdayacağı günler yakın...

 

 

Gerçi bozulan sağlığımız, lebalep dolan psikiyatri servisleri, nöroloji servisleri, süratle artan hazımsızlık problemleri hızla içine çekildiğimiz yeni dünyaya adaptasyonda ve entegrasyonda bedenlerimizin ne denli zorlandığının açık kanıtıdır..

 

 

Henüz gün boyu yaşadıklarımızın, duyduklarımızın, gördüklerimizin, okuduklarımızın muhasebesini yapamadığımız bir günün gecesinde  ertesi gün nelere uyanacağımızın endişesiyle uyuyoruz..

 

Bu yüzdendir kahir ekseriyetin nostaljik takılması, internetten, her türlü iletişim vasıtasından uzak köy hayatını, sakinliğini, sükunetini özlemesi..

 

Heyhat öyle bağlamış ki bu çağ bizi kendine, tatilde köyüne giden insanlar bile sıkılı veriyor bir müddet geçince.. Ve tekrar dönüyor sevmediği ama bir şekilde bağımlı olduğu şehir keşmekeşine..

 

Karmakarışık bir ruh hali içinde günümüz insanı, dengesi şaşmış bir koşturmacanın ve topraktan gelmiş bünyeye uymayan bir mekanik yaşam tarzının pençesinde..

Manadan, maneviyattan, düşünmekten, sorgulamadan uzak sadece maddi hayat düzleminde her gün yaklaştığı ölüme şafak saydığının farkında bile değil...

 

En yakınını kaybettiğinde dahi mezarına toprak atıp, en fazla birkaç gün sonra tekrar aynı hengamenin içine,  sadece ölümün  durdurabileceği kutsal koşturmacasına dönüyor..

 

Peki ne için? Bu kapitalist düzende yaşayabilmek, insanın salt madde cihetini besleyebilmek, daha konforlu hayatlara kavuşabilmek için..

 

Güya yaşamak için ‘hakikatte hiç yaşamadan’ ölmek ne acı bir çelişki..!

 

Ahireti unutup veya yok sayıp hayatı sadece bu dünyadan ibaret sanmak ne cehalet...

 

Tüm değerleri değersizleştirip bencilce istediği her şeye bu dünyada sahip olmak için her yolu mubah saymak, insanı insan yapan her değerden soyunmak.. ne gaflet..

 

Canavarlara taş çıkartan bir açlıkla amacına ulaşmak için yalandan dolandan ihanetten, yolsuzluktan, arsızlıktan hasılı kötülükten beslenmek... ne kadar da gayri insani..

 

Yüzbinlerce yıllık dünyanın ifrazatı gibi duran bu çağ iyi olan her şeyi yıkıp yok etmeye endeksli ve sanki yeminli!!!

 

 

Uzuuun uğraşlar neticesinde ‘Maneviyatı’ top yekun yok eden beşeriyet geldiğimiz noktada bunun bedelini ödüyor.

Şayet  aklımızı başımıza devşirmez isek daha ağır versiyonlarla ödemeye devam edeceğiz.

 

Bu çağın getirdiği her şey elbirliğiyle türlü canavarlar doğuruyor. Öyle ya ruhsal dünyası besinsiz kalan bir insanın hayvandan, canavardan ne farkı kalır?

 

Ruhsal dünyasından kopuk insan psikiyatri ilmindeki bütün tanım ve kavramları bile yeri gelir ters düz eder..

Sadece ben güdüsüyle hareket eder, bencilliğin Nirvana’sında yaşar.. Haz peşinde koşar. Hiçbir ahlak kuralını tanımaz.  Hayvanlar gibi canı istediği an istediği şekilde ve istediğiyle zorla da olsa şehvetini giderir. Kendi canına taptığı için canına tehdit gördüğü herkesi öldürür. Veya canı istiyor diye keyfe öldürür.

 

Bunun salt cehaletle, gelişmemiş ülke insanı olmakla  da ilgisi yok.. Modern dünyanın hemen her ülkesinde alışılmamış cinayetler, işkenceler, en iğrenç hal ve hareketler vuku buluyor artık günümüzde.

 

BU ÇAĞ GÜRÜL GÜRÜL PSİKOPAT ÜRETİYOR!

 

Hiçbir değeri, manevi frenleyicisi olmayan insan bıçakla dolaşıyor, kızdıranı kesip biçiyor, çocuğunun önünde karısını boğuyor, sokakta cinayet işliyor, izlediği deli saçması filmlerin etkisiyle deliriyor, kılıçla insan doğruyor, liseli kızlar birbirine bıçak çekiyor, dede gelinine tecavüz ediyor, arkadaşlar birbirinin eşlerini ayartıyor, 80 yaşındaki bir nine tecavüze uğrayıp öldürülüyor..

 

Rusya’da bir adamın arabasından insan cesedi çıkıyor ve adam öldürdüğü insanların etini yediğini itiraf ediyor. Bir başka ülkede şarkı söyleyen sözde sanatçı sahnede  hayranının yüzüne çişini ediyor.. Ve binlerce insan bu iğrenç hadiseyi alkışlıyor, gülüyor, güya eğleniyor.

 

John Kennedy yaşadığı çağ şimdikinden hayli iyi olsa da bir konuşmasında şöyle der;

 

“ Her mahalleye bekçi de koysanız, insanların vicdanlarını eğitmedikçe suçu asla önleyemezsiniz!”

 

Sürekli yemeyi içmeyi, gezmeyi, eğlenmeyi en lüks araca binmeyi, en güzel evde oturmayı, her şeyin en iyisine sahip olmayı arzulayan yeni çağ insanı okumayı, üretmeyi, çalışmayı, yorulmayı sevmiyor. Hiçbir şeyle yetinmiyor, tatmin olmuyor. Kendini geliştirmek, yetiştirmek, eğitmek, insanlığa faydalı idealler peşinde olmak istemiyor.

 

Üstelik Pandemi hala etkisini sürdürür ve yeni yeni virüsler peyda oluyorken, yani ölüm gerçeği her zamankinden daha görünür biçimde ortadayken maalesef  beşeriyetin hal-i pür melali budur.

 

İYİLİĞİN VE İYİLİK YOLUNUN TALİBİ YOK!

 

Maddenin manayı tümden ezip geçtiği, yok ettiği korkunç bir çağdayız..

 

Dışarıya pazarlamaya çalıştığı ideolojik smokin ne olursa olsun hemen hemen büyük çoğunluğun parayı put yaptığı, paraya taptığı zamanlardayız..

 

İlmin, irfanın, erdemin, edebin, ahlakın, faziletin alıcısı ne yazık ki yok..

 

Oysa dünyaya çırılçıplak doğan insan nihayetinde gene çırılçıplak  göç ediyor. Ne gelirken ne de giderken yanında taşıdığı hiç bir şey yok..

 

DEMEK Kİ  SADECE İNSAN OLMAK!!! EN BÜYÜK DEĞER!!!

 

Ne var ki; doğum ve ölüm arasındaki düzlemde gerçekleştirilen tüm mücadele öldüğümüzde ardımızda kalacak yani bize vefası olmayacak şeyler için.. Uğrunda insanlık değerini yitirmeye değer mi?

 

Velhasıl günümüzde hala insan kalanlar, insanlık sıfatını liyakatle taşıyanlar, bunca hengamenin ve iğrençliğin içinde İYİ İNSAN kervanında yürümeye çalışanlar, her şeye rağmen ahlakı, dürüstlüğü, erdemi, fazileti öncelikli tutup bu minvalde yaşamaya çalışanlar; İYİ Kİ VARLAR!

 

Lakin yetmiyorlar...

 

Çünkü İNSAN CİNNETİ hiçbir şeye benzemiyor...

 

Çünkü bozulan insanı düzeltmek mümkün olmuyor...

 

Çünkü kötülüğün yayılım hızı artık ölçü birimleriyle ölçülemiyor.. Bu hızı durdurabilmek değil yavaşlatabilmek bile imkansız görünüyor...

 

Çok zor zamanlar...

 

Kendini ve ailesini bu insan cinnetinden koruyanlar birer kahramanlar..

 

Yüce Allah  hepimizin yar ve yardımcısı olsun.


Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.