21.05.2021 10:36:08

Dr. Nalan Sönmezışık Akın

Münevver Karabulut, Şule Çet, Ceren Damar, Emine Bulut, Pınar Gültekin, Özgecan Aslan gibi erkek şiddeti ile öldürülen ve Mutlu Kaya gibi yüzde 92 engelli bırakılan kadınlar kamuoyunda gündem oluşturmuşlardır.

 

Basın, cinsiyetçi söylem ve ataerkil egemen kodları açığa çıkararak şiddeti yeniden üretmektedir.

Kadına yönelik cinsiyetçi toplumsal bakış açısının ve ataerkil toplumsal yapının haber söylemine yansıdığını söylemek mümkündür.

Toplumsal cinsiyet, kadına yönelik şiddet, haber söyleminde kışkırtıcı ve ayırımcı dil kullanımı, medyada çalışan kadın ve erkek sayısı haber söylemini etkilemektedir.

 

Teknolojinin büyük bir hızla gelişimi, yeni medya ürünlerinin üretimi ve kullanımı ile birlikte toplumsal digital dönüşüm yaşanmaktadır. Enformasyonun bu kadar ani ve hızlı dağılımı, birçok sorunu da beraberinde getirmektedir. İletişim konusundaki yaklaşımlar bazen tepetaklak olurken bazen de onlar temel alınarak yeni çevrimler oluşturulmaktadır. İster geleneksel olsun isterse yeni medya olsun medya içeriklerini üretenlerin doğru mesajı iletmeleri konusunda hassas olmaları gerekmektedir. Bu bağlamda; gündelik hayat çeşitli paylaşımlarla dönüşürken geleneğin teknolojiye baş eğmesi ve basit gördüğümüz tek tuşla yaptığımız paylaşımların sonucunu yakın gelecekte hep birlikte öğreneceğiz. Medya bütün gücüyle yaşantımızın eksenini çevrelerken oluşturulan çevrimiçi hayatımız mesajlarla kuşatılmaktadır. Beyinlere nakşedilen iletiler anında ya da gecikmiş feedbacklerle time line’da montajlanıyor.

İn ve out’ları biz kendimiz vererek başlangıç ve bitişlere karar veriyor, almak istediklerimizi alıp almak istemediklerimizi altın makasa teslim ediyoruz. Medya bir dil olarak yerini koruyor. Kaç dil bilirsek bilelim aslında medya bizi yazıyor ve okuyor. Etki alanı; birden, ani ve kalıcı olan, başta haber verme işlevi olmak üzere medya, bütün görevleri bir yana her türlü şiddeti önlemek için de var olmalıdır. Şiddeti körüklemek ve ya şiddeti yeniden üretmek denildiği zaman, medya aklımıza gelmemelidir. Şiddet dili haber dili olmamalıdır. Medyada nefret söyleminin egemen olmaması için metinlerin, senaryonun, haber dilinin net bir şekilde ırkçılık, fanatizm, ayırımcılık ve şiddet içermemesine dikkat edilmeli, ona göre yapılandırılmalı ya da kurgulanmalıdır. Kadına yönelik şiddet, töre cinayetleri ve bunun gibi haberlerin veriliş şeklinde haber diline çok dikkat edilmeli, kullanılacak olan sözcükler süzgeçten geçirilmelidir.

 

Bu durum, medyada şiddetin yeniden üretilmemesi ve meşrulaştırılmaması açısından büyük önem taşımaktadır. Haberde kullanılan sözcüklerin, olayın gidişatını ve bakış açısını kolaylıkla değiştirebildiğini söylemek mümkündür. Olayı farklı bir bakış açısı ile habere dönüştürerek oluşturulan algı, kamuoyunu manipüle edilebilir. Bundan dolayı haberde kullanılan manşet, haber başlığı, spotlar ve haberin içeriğinde kullanılan sözcükler özenle seçilmelidir. Haberin retoriği, kullanılan metafolar, resimler; haberin ne söylediği ve neyi vurguladığını etkilemektedir. Bundan dolayı verilmek istenen mesajın doğru bir şekilde hedefe ulaşması için söyleme dikkat edilerek haber üretilmesi gerekmektedir. Medyanın, haber verme işlevi ile kamuoyu ve haber gündemi oluşturma işlevinin yanı sıra toplumsal açıdan da önemli görevleri taşıdığı unutulmamalıdır.

 

Aynı zamanda eğitim, eğlendirme aracı olma gibi ve birçok misyonu da üstlenen basın, yeni medyanın da ön plana çıkması ile gücünü çok farklı boyutlara taşımaya, güçlenmeye ve etki alanını genişletmeye devam etmektedir. Basın, özellikle pandemi sürecinde uzaktan eğitimde görsel basın aracılığı ya da internet üzerinden erişim sağlanan çeşitli online programlarla hiç bir dönemde olmadığı kadar eğitim- öğretim görevini üstlenmiştir. Basın,sadece uzaktan eğitimde değil, bütün görevlerini yerine getirirken de aynı zamanda eğitim ve öğretim aracı olma işlevini yerine getirmektedir. Haber verirken de eğlendirirken de doğru kılavuz olmak zorundadır.

 

Haber yazarken eşik bekçilerinin kullandığı sözcükler iyi seçilerek haberi doğru ve yansız bir şekilde vermelidir. Ayrıca haberin verdiği mesaj okuyucuyu olumlu yönde etkilemeli ve yönlendirmelidir. Habere ait algının oluşmasını sağladığı için haberi yazan ya da metni yazan çizen çeken montajlayan müziği yerleştiren gazetecilerin haber yazımı ve sunumunda kullandıkları dile dikkat etmesi gerekmektedir. Bu durum; haberde şiddetin veriliş şeklinin şiddetin yeniden üretilmesine sebep olmaması bakımından önem taşımaktadır.

 

MEDİZ, ülkemizde medyada cinsiyete dayalı ayrımcılık ile mücadele konusunda çok önemli katkı sağlayan araştırmalarıyla tanınmaktadır. Mediz tarafından yapılan bir araştırmaya göre erkek yayın yönetenler sayıca fazladır. Gazete künyelerindeki erkek egemen yapı bu araştırma ile bilimsel olarak ispatlanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre; “Türkiye’deki yaygın günlük gazetelerin genel yayın yönetmenlerinin tamamı erkektir. Haber kaynaklarının sadece yüzde 18’i, köşe yazarlarının sadece yüzde 12’si kadındır..Ana haber bültenlerinde dış seslerin sadece yüzde 25’i kadındır.”

 

Mediz; araştırmasında, medyadaki cinsiyetçi sorunların sektördeki kadın istihdamının düşüklüğü ile ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. Eril bakış açısı haberin yorumunu değiştirebilmektedir.

 

Bianet’in araştırmasına göre de gazete künyelerinin yüzde 19’u kadın, yüzde 81’i erkeklerden gazetelerin web sitelerinin künyelerinin yüzde 36,5’i kadın, yüzde 63,5’i erkeklerden oluşmaktadır. Medya çalışanlarının çoğunluğunun erkek olması haber söylemini toplumsal cinsiyet ayırımcılığı üzerinden olumsuz yönde etkilemektedir.

 

Haber dilinin cinsiyetçi söyleme, söylemin şiddeti normalleştirme ve kadını suçlayıcı toplumsal algıyı arttırıcı rol oynadığına ve şiddeti yeniden ürettiğine evrildiğini söylemek mümkündür. Basında eril dil kullanılarak oluşturulan cinsiyetçi söylem biçimi ataerkil egemen kodları açığa çıkararak şiddeti yeniden üretebilmektedir.

 

Geleneksel medya ve yeni medya mecralarında nefret söylemi çok hızlı bir şekilde yayıldığı için bu tür haberlerin şiddeti meşrulaştırma ve doğallaştırması söz konusu olabilmektedir. Haber dilinin kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayet haberlerinin veriliş şeklinin kamuoyunu etkilediğini ve yönlendirdiğini söylemek mümkündür.

 

Medyada söylemin şiddetin yeniden üretimi ve etkileri incelenirken, metin, dilbilim ve söylem çözümlemesi alanlarında çalışmalar yapan Hollandalı dilbilimci Teun A.Van Dijk’ın eleştirel söylem çözümlemesi modeli örnek teşkil edebilir. Bu model, söylemi analizi yapılarak kadına yönelik şiddet haberleri incelenerek, bu tür haberlerin ne şekilde verilmesi gerektiği konusunda yapılacak akademik çalışmalara ışık tutmaktadır. Kamuoyunda gündem oluşturan kadına yönelik şiddet haberlerinin okuyucuya verdiği etki açısından değerlendirmelerin yapılabilmesi için A. Van Dijk’in eleştirel söylem analizi modeli araştırma yöntemi olarak kullanılmaktadır. Bu metodun medya araştırmalarında sıkça tercih edildiğini söylemek mümkündür. Eleştirel söylem analizi ile basında, kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayet haberlerinin veriliş şekilleri analiz edilebilmektedir. Bu yöntemle; gazete haberleri, kullanılan dil açısından incelenerek, cinsiyetçilik, ataerkil toplum yapısı ve şiddetin körüklenmesi açısından eleştirel bakış açısı ile değerlendirilmektedir. Böylece; cinsiyetçi egemen bakış açısının ve egemen ideolojinin basın yoluyla yeniden üretilmesinin önlenmesi sağlanmaktadır. Kadına yönelik şiddeti anlatan ve kamuoyu oluşturan haber söyleminin basının görevleri ve etkileri açısından değerlendirilmesi gerekmektedir.

 

Haberde editoryal farklılıkların açığa çıkardığı anlam ve bağlam farkı söylem farkını ortaya çıkarabilmektedir.

Kadına yönelik şiddet haberi verilirken kadının dışarıda olduğu saatin verilmesi, kadının giydiği kıyafetin ayrıntısı ile yayınlanması, kadının namus üzerinden yaftalanması ve eğer öldürüldü ise bütün bunları savunamayacak şekilde olduğu için haberin, mağdur edenin dilinden yazılması şiddetin meşru halde sunulmasını sağlamaktadır.

 

Özellikle kadına yönelik şiddetin azaltılması için bu tür haberlerin medyada nasıl verilmesi gerektiği konusunda çalışmalar yapılmalı, toplanan veriler analizleri ile birlikte ortaya konulmalı ve değerlendirilmelidir.

 

Kadına yönelik cinayetlerin toplumsal açıdan hepimizi etkilediği ve bu konuda elimizi taşın altına koymamız gerektiği su götürmez bir gerçektir. Bu konuda basından beklenen yükümlülükler gözden geçirilmelidir. Münevver Karabulut, Şule Çet, Ceren Damar, Emine Bulut, Pınar Gültekin, Özgecan Aslan gibi erkek şiddeti ile öldürülen ve haber yapılan kadınlar asla unutulmayacaktır.

 

Kadına yönelik şiddetin azaltılması ve bu konuda medyanın gücünün olumlu olarak kullanılması önem taşımaktadır. Medyanın kadına şiddet içeren haberlerinde eşik bekçilerinin kendi cinsiyetlerine rağmen olayı tarafsız bir bakış açısı ile anlatmaları ve anlatım için kullanılan sözcüklerin özenle seçilmesi ve kelimelerin yüklendiği anlamın değerlendirilmesi gerekmektedir.

 

Basının şiddeti üreten değil sönümleyen bir yapıya kavuşmasında ve kadına yönelik şiddetin sona ermesinde yapı taşı niteliğinde görev almasını diliyorum.

Dr Nalan Sönmezışık Akın


Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.