7.05.2021 21:12:34

Neslihan SOYHAN MİCAN

Ecdadımızın ne kadar ama ne kadar yüce insanlar olduğunu Osmanlı Devletinin yıkılışının üzerinden yüzyıl geçmesine rağmen mütemadiyen atılan iri iri taşlardan bir kez daha anlıyoruz...

 

Ve durmadan ecdadımızla uğraşan, yatıp kalkıp tiksinç ağızlarıyla küfreden ve hiç usanmadan, yorulmadan canhıraş bir halde paketinden yeni çıkan iftiralarla saldıran içimizdeki ve dışımızdaki habis mihraklara can-ı yürekten teşekkür ediyoruz..

 

Zira onların her saldırışı, her sövüşü, her iftirası bizi uyanık ve zinde tutuyor. Ve şanı yüce atalarımızın cihana dünya döndükçe ta kıyamete kadar asla unutulmayacak ne derin izler bıraktığını, asırlar boyu küffara ne keskin yaralar açtığını,  Din-i İslam’a ne şerefli ve liyakatli hizmetler yaptığını, bin yıldır Türk-İslam aleminin sancaktarlığını ne denli unutulmaz başarılarla şeceresinde taşıdığını çok daha iyi idrak etmemizi sağlıyor.

 

Ne demiş Üstat Necip Fazıl;

“Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın;

Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın..!”

 

Aslında dünyada yaşayan her millet kıymetli ecdadımızın asla mazlumlara dokunmadığını, katliam yapmadığını, uhdesinde yaşayan her milleti dininde, örfünde, geleneğinde serbest bıraktığını ve dahi zinhar hiçbir milleti, milliyeti, dini ve dili yok etmeye yönelik faaliyetler yürütmediğini, soykırımı bırakın uygulamayı hiçbir platformda bahse konu bile etmediğini gayet iyi bilmektedir..

 

Bununla beraber dünyada en çok zulme, asimilasyona ve soykırıma uğrayan da Türk Milletidir.

 

Bizim tarihimizde istila yoktur..

Bizim tarihimizde katliam yoktur..

Bizim tarihimizde hiçbir beldeyi tarumar yoktur, yakıp yıkmak yoktur, tecavüz yoktur...

 

Din ve Devlet ve de Millet düşmanlarıyla karşı karşıya gelip mertçe savaşmak vardır..

 

Bizim tarihimizde vahşet yoktur; Türk askeri girdiği hiçbir toprakta köyleri, köylüleri yakmamış, silahsız insanlara dokunmamış, kadınlara kızlara tecavüz etmemiş, çocukları, beşikteki bebeleri öldürmemiş,mabetleri tahrip etmemiş, din adamlarını doğramamıştır.

 

Ama bu saydıklarımızın ve daha fazlasının hepsine birden  Türk Milleti maruz kalmıştır ve elan kalmaktadır.

Misal Moğol istilaları, Misal Haçlı istilaları, Misal Balkan savaşlarında yakılan yıkılan köyler, vahşice öldürülen Rumeli Türkleri, Misal, 1. Dünya harbinde Ermeni komitacılarının yüzlerce köyümüzü yakıp yıkması, vatandaşlarımızı vahşice katledip toplu mezarlara tıkması... Yunanistan’ın hem Kurtuluş savaşında Ege ve Batı Anadolu’da yaptığı köy baskınları silahsız, savunmasız halkı işkenceyle ve yakarak öldürmeleri hem de yakın tarihte Kıbrıs’ta yaptıkları katliamlar, Medeni Avrupa’nın göbeğinde vuku bulan Srebrenitsa katliamı, Doğu Anadolu’da Ermenilerle birlikte Moskof katliamları, Doğu Türkistan’da Kızıl Çin tarafından soydaşlarımıza yönelik devam eden soykırım, Moskofun Türki Cumhuriyetlerde yaptığı kızıl zulüm, katliam, soykırım...

 

Maalesef say say bitmiyor. Bütün belgelerimiz, arşivlerimiz ortada üstelik. Kuru sıkı bilgiler değil. Ama buna karşın mazlum ve mağdur edebiyatı yapanlarda bize, ırkımıza bunca zulmü yapanlar.. Kendilerini akıllı alemi sersem sanan insanlık ve ahlak yoksunu budalalar...

 

Türk Milletinin tarihinde utanılacak hiçbir şey yoktur..

 

Savaşlar vardır elbet.. Hem de dünyaya altın harflerle yazılan zaferlerle dolu savaşlar. Atalarımızın toprakları için ve dahi yeni fetihler için yaptığı savaşlar. Dünya da savaşlar hep vardı ve dünya döndükçe de hep var olacaktır. Kılıf değiştirse de, materyal değiştirse de, metot değiştirse de iyilerle kötüler, ezenlerle ezilenler, sömürenler ve sömürülenler, müminler ve kafirler arasında cenk hep olacaktır.

 

Yurtta sulh cihanda sulh kocaman bir yalandır, pratikte karşılığı yoktur ve dünyanın hiçbir yerinde hiçbir vakit  uygulanmadı, uygulanmayacaktır.

 

Bugün yedi düvel her türevden uyduruk argümanlarıyla üzerimize gelirken,  onlar dedelerimizi, şanlı ecdadımızı bir lahza bile unutmazken; içerde yüzyıldır Osmanlı’yı yani kendi öz ceddimizi kötüleyen, karalayan ve bağlarımızı koparmak için ellerinden geleni artlarına koymayan habis ruhlu çetelerse onlarla bir olup, gönüllü kuklalık yapıyor, geçmişte olduğu gibi gene devletimizi küffara peşkeş çekmenin yollarını arıyor.

 

Eğer Osmanlı soykırım yapsaydı içimizdeki bu ecnebiler bugün hala devletimizin içinde ucube bir ur gibi yaşayabilir miydi..? Bugün dahi başımıza bela mahiyetindeki bu zihniyetin esamisi okunabilir miydi?

 

Be hey içimizdeki ve dışımızdaki din diyanet, insaniyet ve masumiyetin çamurlaşmış düşmanları; katliam sizin literatürünüzde var, vahşet sizin lügatinizde var..

Soykırım sizin tarihinizde var..

 

Uzun uğraşlarla, sömürgeci, istilacı ve talancı tutum ve davranışlarla, hırsızlıklarla gücü eline geçiren Vahşi Batı bu altyapıdan yoksun gücü tahkim etmenin bir yolu olarak Osmanlı’ya iftirada beis görmüyor..

Halbuki soykırımın dik alası Amerika’nın henüz birkaç yüzyıllık kanlı tarihinde var, Fransa’nın vahşet ve işkence kokan zulüm çöplüğü tarihinde var, İngiltere’nin doymaz bir iştihayla sömürdüğü ülkelerde yüzyıllardır yaptığı katliamlarda var...

 

Yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali bizim şanlı ecdadımıza eğreti bir leke sürmek isteyen ahmaklar; siz önce cehennem ateşinin bile temizleyemeyeceği kendi pis tarihinize bakın..

 

Ve o necaset kokan ağızlarınıza iyiliği hatalarından itiraza mahal vermeyecek kadar ziyade olan şanlı Osmanlı Tarihini almayın...

 

Son kelamda içimizdeki ecnebi kalıntılarına gelsin.. Osmanlının merhameti, dine diyanete ve adalete olan kavi bağlılığı neticesinde bugün bu topraklarda hala sesiniz çıkıyor.. Osmanlıya teşekkür edin, şükredin ve sabırları zorlamayın...

 

Yoksa sabrın bile sabretmek sıfatından vazgeçtiği zamanlar olur da, nimete küfran içinde yüzyıllardır bulunduğunuz bu güzide topraklara hasret kalırsınız.. Kim bilir..?

 


Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.