1.10.2022 14:51:00

Talip KOÇ

Demokrasi bir yarış işidir. Siyasi partiler, yaptıkları plan ve programlarıyla milletin huzuruna çıkarlar, yeterli desteği alan parti seçimi kazanarak iktidar olurken, kazanamayan diğer partiler ise muhalefet görevini üslenmiş olurlar. Muhalefet, iktidarın alternatifi olup, demokratik sistemin vazgeçilmezidir.          

                                 
                                                
Siyasi iktidarlar, iş ve icraatlarından sorumlu olduğu kadar, bir o kadar muhalefet de yaptığı eleştirilerden aynı oranda sorumludur. Bu nedenle muhalefet, siyasi iktidarın ülke ve toplum yararına yaptığı hayırlı iş ve hizmetleri inkâra kalkışması, muhalefetin inandırıcılığını ve güvenini kaybeder.                                                                     Aristo’ya, “ Kişi yalan söyleyince ne kaybeder ? ” diye, sorulunca  Aristo cevaben; “ O kişinin doğrusuna bile, kimse inanmaz olur. ”  der.
Muhalefet yapmak, iktidar olmak kadar çok ciddi sorumluluk gerektiren bir görevdir. 
Ülke için hayati önem taşıyan milli konularda kimsenin yalpa yapma hakkı olmadığı gibi, terörle mücadele gibi çok önemli konularda da,  devletin üniter yapısını tartışmadan, konuya sadece ulusal bir sorun olarak bakılmalı ve üniter yapıya zarar vermeden çözüm aranmalıdır. 
Terörden 40 yıl boyunca çok acılar çekmiş bir ülke olarak iktidar ile muhalefetin birlikte hareket etmesinde çok büyük yarar olacağı muhakkak. Terörle mücadele sırasında yapılacak her hata, teröre adeta moral olacağı gibi terörü azdıracağı da, unutulmamalıdır. Bu konuda hiç kimsenin hata yapma hakkı olmamalıdır. 


                                                     
Maalesef Türkiye de muhalefet demek, öncelikle iktidarın “Ak dediğine Kara demek” gibi yapılmakta ve adeta İktidardan nefret etme,  anlayışı üzerinden yapılmaktadır.         Muhalefet, kini ve nefreti yayma kurumu olmayıp, alternatif politikalar üretmek suretiyle iktidara alternatif olabilme işidir. Muhalefet, kişiler üzerinden değil, ülkenin mevcut sorunları ve bu sorunların çözümleri üzerinden yapılması gerekir.


Örneğin; Bir futbol takımının gücü, yedek kulübesi belirler. Yedek kulübesi ne kadar güçlü olursa futbol takımı da o kadar güçlü olur. 
Yani muhalefet partisi, futbol takımının yedek kulübesine benzetilirse yanlış olmaz, diye düşünüyorum. Ne kadar güçlü olursa, ne kadar planlı, programlı çalışmalar yaparsa, ülkede demokrasi o kadar güçlü olur, kanaatindeyim.                                                                                                                                 Şöyle bir geçmişe baktığımızda, ülkemizde ilk defa 1950 yılında  birden çok siyasi partilerin katıldığı Genel Seçimde, Demokrat Parti seçimi ezici üstünlükle kazanarak iktidar olurken, CHP seçimi kaybederek muhalefete düşer. Aradan geçen 70 yılda, girdiği hiçbir seçimi tek başına kazanamayarak, bence Dünya Rekorlar kitabına girmeye hak kazanmıştır. Mevcut haliyle bugünkü CHP, çözüm üretme yerine, sürekli sorun üretmekle meşgul olduğu dolayısıyla ülkemizin en önemli sorunu haline geldiği, milletimizin dikkatinden kaçmadığını düşünüyorum.

 


Bir diğer önemli husus. CHP merkezli ittifakı oluşturan buçuk buçuk partiler, kazanamayacaklarını bilmelerine rağmen, maalesef sadece Erdoğan’a seçim kaybettirmeyi iş edinmişlerdir. Hem de, Erdoğan kaybederse Türkiye’nin çok şey kabedeceğini iyi bilmelerine rağmen.
Yani ülkemizde, çok büyük bir muhalefet boşluğu yaşanmaktadır. Diğer bir ifadeyle, ekonomik olarak yaşanan dış ticaret açığından çok daha önemli, bir iç muhalefet açığı olduğunu, rahatlıkla ifade edebilirim. Sonuç olarak; 

 


Alternatif politika üretemeyen siyasi partilerin iktidara alternatif olmaları, beyhude bir çırpınış olup, adeta akla ziyan olduğunu düşünüyorum. 
Bilinmelidir ki bu millet, oluşan bir büyük belirsizliğe, asla oy vermez vermeyecek, diye düşünüyorum.


Selam ve saygılarımla.


Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.