“Talebeler olmasa ne güzel idare ederdik şu maarifi” denildiği yıllarda; üniversite öğrencisi söz almış konuşurken, hoca sözünü kesip “-Evladım sen atoorsun!” demiş. Öğrenci de; “- Ama hocam sizin kitabınızdan aynen naklediyorum!” deyince;
“- Evladım o halde ben de atoorum çünkü bu bilgiler yanlış!” demiş. Yani o dönemde kitaplar da özensiz ve ısmarlama yazdırıldığı için bir çok kitapta konu-anlam bütünlüğü de yokmuş, alelacele yazdırılmış çünkü...
Günümüzde bilimin, teknolojinin ve iletişim araçlarının baş döndürücü bir hızla gelişmesine rağmen; bir çok gazete köşesinde, radyo-televizyon programlarında, adına da “Köşe Yazarı” “Araştırmacı” “Uzman” dedikleri bir çok kişi “ATOOR” derecesinde atıyor da atıyor! Hemen hemen hiç birinden “Bu benim uzmanlık alanım değil ama kişisel görüşüm budur” gibi bir yaklaşım da göremiyorsunuz.
Her Ramazan ayı ve Kurban Bayramı öncesi doğru beslenme adına tıpkı “Uzaya mekik fırlatma” edası ve ciddiyetiyle anlatarak yumurta haşlama, güllaç yapma ve et kavurma tarifi yapan beslenme uzmanları gibi; TERÖR UZMANI, DEPREM UZMANI, GÜVENLİK UZMANI, SPOR YORUMCUSU VE SOSYOLOGLAR TÜREDİ.
Bu “Ağzı olan konuşuyor” güruhuna, hemen her konuda ahkam kesen “Köşesini bulan yazıyor” yazarlarını da eklerseniz bu meydan, bizim Hatay’ın meşhur tarifiyle “Kel Ali’nin Bağına” dönüyor... Çok sesliliğe veya çok renkliliğe bir sözümüz yok elbet, ama bilhassa teknik bilgi ve uzmanlık gerektiren konularda ortaya saçılan bilgi kirliliği ve yozlaşma, halk üzerinde derin travmalar oluşturuyor. “Hissediyorum, Milli Piyangodan bana çıkacak” dercesine, şurada burada “Büyük deprem bekliyorum” deyip vatandaşı tedirgin etmek bilim adamlığı olmadığı gibi, emniyet ve askeri bir liyakatı olmadan, şurayı almalıyız burayı kuşatmalıyız diye ahkam kesmek de güvenlik uzmanlığı değildir.
Ya her salataya bir maydanoz, her yoğurda bir salatalık olma hevesiyle her konuda ahkam kesen sözde köşe yazarlarına ne demeli? Bunlar sürekli yazmalıdır, boş dolu hiç önemli değil. İftira ya da hakaret olsa da olur, yeter ki yazsın... Yazsın ki; hakkında yazdığı kişi ya da kurumlar onunla menfaat konuşsun... Konuşsun ki bir daha öyle yazmasın ya da iyi şeyler yazsın...
Bir de ilkokul müsameresine metin yazar gibi, anlamak için okuyanın kafasından duman çıkaran köşe yazıları var ki, okuma da yanında yat...
Geçenler de bir yakınımızın cenaze namazı için Levent Camiine gitmiştim. Ayrılırken kocaman, bahçeli ve görkemli bir binanın önünde “Spor Yazarları Vakfı” yazıyordu.
Demek ki mühim işler yapıp mühim görevler üstlendikleri ve de mühim insanlar oldukları için böylesine mühim bir binada bulunuyorlar diye düşündüm. Bizim de böyle mühim yazarlara bir lafımız olmasın; hafazanallah sporu yazmasalar, sporu kritik etmeseler bu ülke nasıl çıkar aydınlığa?...
Velhasıl yazan yazıyor, yayıncı paylaşıyor; okuyan da bir şey demiyor...
Valla ne demeli ki? Çay var mı çay diye haykırası geliyor insanın... Tabi ki limon da olmalı...
Kalın sağlıcakla...
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.