"Siz gittiğinizden beri ağlıyoruz. Ne zaman geleceksiniz" diyerek devam etti sözlerine, meçhul Kudüslü Hasan. "Birgün bana meraklı gözlerle bakan bir grup, "bize söylermisin? Mescidi Aksa'yı ziyaret etmeye, birçok ülkeden Müslüman turistler geliyor, onlar sıralı ip gibiler. Sadece namazlarını kılıp, otellerine gidip, oradan da evlerine gidiyorlar.
Türkler ise, geldiği zaman her yeri gezip inceliyorlar, herkezle konuşuyorlar, yetimleri ziyaret edip, hastalara bakıyorlar, bir yerde bir eksiklik varsa onu tamir ediyorlar. Söylermisin bu türkler bizden ne istiyorlar" dedi. Bende cevaben " siz burada 50 yıldır varsınız, bu 50 yılda bütün özgürlüğümüzü elimizden aldınız, hatta canımızı, malımızı, çocuklarımızı dahi aldınız.
Siz elli yıllık bir geçmiş için bu hakkı kendinizde gördünüz.
Bakınız şu caddenin ismi, Sultan Süleyman Caddesi. Bunun gibi yüzlerce eser, Kudüs isminin altında, Osmanlı imzasıdır. Kudüsün her taşında onların izi bulunmaktadır. Türklerin burada 400 yıllık geçmişi vardır, üstelik hürmetle, hasretle yad edilen bir geçmiş.
Ben bugün size diyorum ki, sizi gördüğüm kadar net görüyorum, onlar geri gelip bu esareti kaldıracaklar. Yüzüme baktı "bukadar eminmisin" dedi, ölüm kadar eminim dedim".
Meçhul Kudüs'lü bunları anlatırken gözyaşlarını tutmaya çalışsa da başaramıyordu. Bizler gözyaşlarına üzüldüğümüz zaman, "üzülmeyin, biz siz gittiğiniz den beri ağlıyoruz. Bu gözyaşları yeni değil" dedi.
Sözlerine kaldığı yerden devam etti meçhul kudüslü, "bakınız biz burada her türlü esareti, zulmü, işkenceyi gördük. Halkımızın, özellikle bayanların psikolojileri bozuldu. En çok ailemizi korkutan bizimde zorumuza giden olay, gece 3, 4 ,5 gibi ani bir baskınlarla kapılar kırılıp, yüksek seslerle ve yüksek silahlarla evlere girmeleri ve kaba kuvvetle evi birbirine katmanları. İşte bu çok zor. Taki kolumuza kelepçe takılıp arabaya bindirilene kadar. Ondan sonra geçiyor tabi. Biliyorsunki gittiğin yerde arkadaşların var. Biz hiçbir gece sabaha kadar uyuyamayız. Bir kaçkere Türkiye'ye geldik, sadece orada sabaha kadar uyuduk.
Biz burada yaşadığımız zulmün gerçek boyutunu ve resimlerini sizlere asla göstermedik, belki tedirgin olursunuz da gelmekten vazgeçersiniz diye, çünkü siz buraya gelip mescid-i Aksa'nın bahçesinde dolaştığınız zaman, biz kendimizi güvende hissediyoruz.
Meçhul Kudüslüyü dinledikce, biz de içimize içimize seslendik, "50 yıllık zorbalar, 400 yıllık hükümdarlığa kafa tutamaz, lakin, biz önce yüreğimizdeki Kur'anın ahkamını , sonrada Kudüs’ü kaybettik.
"Biz savaşı önce kendimizde kaybettik!"
Kudüs, peygamberlerinin dahi esir olduğu bir şehirdir. Hz İbrahim'in ve Hazreti Yusuf'un kabri şerifleri Parmaklıklar arkasındadır, izin verirlerse girersin, izin vermezlerse giremezsin.
Kudüs davası, yalnızca Filistin'deki bir avuç müslüman'ın davası değildir.
Mescid-i Aksa'nın bahçesinde, aldığı postal darbelerinden dolayı, hastanede inleyen gencin davası değildir.
Her gün mescid-i Aksa'nın kapısında nöbet tutan kadının davası değildir.
Elindeki küçük taşı, küçük avucunda saklarken yakalanan, yedi yaşındaki çocuğun davası değildir.
Kudüs davası, iki milyarlık İslam aleminin namusu, onur'u, kutsalı, ve davasıdır.
Kudüs bize Hz. Davud'un, Hz. Süleyman'ın, Hz. Zekeriya'nın, Hz. Yahya'nın, Hz Meryem'in, Hz. İsa nın, Hz İbrahimin, Hz. Yusufun, Hz Musanın, ve dahi, Hz. Muhammedin emanetidir.
Kudüs bize Arşın emanetidir. Arş-ı titretirsen, Arz titrer.
Kudüs düşerse, hesabı işgalci terör örgütlerinden sorulmaz, Kudüs düşerse hesabı önce İslam aleminin alimlerinden, sonra idarecilerinden, sonrada islam dininin mensuplarından sorulur.
Şimdi sen! iş işten geçmeden Kudüs için bir şeyler yap.